28 Ocak 2014 Salı

AŞK..





AŞK..

Kâbe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen
Aşk,
Mecnun Leyla’ya “sen de kimsin” dediğinde maralların gırtlağına tıkanan
Aşk,
Hesap gününde anaya yavrusunu unutturan neyse
Herkesi ve her şeyi öyle unutturan
Aşk,
Yangın yeri
Aşk,
Talan
Aşk,
Dağları yürüten
Bir gece ayı sol, güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olan

Aşk,
Damda deve aratan
Balıklara iğnesini getirten
Ebu Bekir adında birini yoldaş eden
Aşk,
Fatıma’nın paklığı
Zeyneb’in cesareti
Vahşi’nin keşkesi
Aşk,
Meryem

Tahta atların üzerinde anakaralar aşıran
Kâğıt gemilerle okyanusları bitiren
Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren

Aşk, İkindi
Aşk, Şimdi
Aşk, Bekleyen
Aşk, Hatice

Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde
Yine de ilk akla gelen
Sonsuz karanlıkların ortasında
Vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakan

Aşk,
Koşmak
Aşk,
Safa ile Merve arasında olmak
Aşk,
En çok ağlamayı kendine yakıştırmak
Aşk, Ummak
Koşmak, koşmak, koşmak
Aşk,
Hacer

Bir aba
Bir hırka
Bir nefeste kırkbin kere adını söyletebilen
Aşk,
Mevlana

Bütün evliyaların gizlediği
Bütün abdalların izlediği
Bütün dervişlerin içlerinden geldiği gibi
Aşk,
En çok İsa’ya yakışan
Sabırsa Eyyub’a yazılan
Merhametse son Nebi’ye inen
Aşk,
Denizler tutuşturulduğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde
Herkesin her şeyi
Her şeyin herkesi unuttuğu günde
Aşk,
Unutmamak

Aşk,
Eczası olmayan vurgun
Aşk,
Onun gidişinin ertesinde dudakların kuruması
Kayıp giden yıldızların şarkısını söyleyebilenlerin
Kıskanç kervanların zümrüt yüklerine
Dönüp bir kez olsun bakmayanların yeteneği

Aşk,
Gözükaralık
Aşk,
Yalnızlık
Aşk,
Öksüz şehirlerin kapısında
Bağdatta, Gazzede, Kandeharda, İstanbulda
Isırdıkca kanayan dudaklardan dökülen sözlerle
Havanın nasıl, saatin kaç olduğunu sormak
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi
Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği
Anla işte
Aşk,
Onbir yaşındaki Muhammed’in annesi

Aşk,
Eylem
Dünyanın en güzel başkaldırması
En güzeliyle hem de dünyanın
Bir hırkadan, yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi…

Bir tek şeyi unutma!

Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara 
Ve sanki, artık hep kanayacak... 
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma! 
Seni sevdim ben... 
       

Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere 
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım, 
En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..


Sana uyumak, 
Sana uyanmaktı hayat. 
Sıratını geçtim yaşarken korkmadan 
Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle
Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile
Tek sen gitme diye
Sonbahar oldum yaprak yaprak
Ağaç oldum köklerimi unutarak
Tesellisiz bir geceye fırlatıldım
Kalbimi dar kafese kapatarak
İçimdeki bir kanarya 
Hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.


Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
Beyazında akladım bulutunun 
Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma! 
Seni sevdim ben.


Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere 
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, 
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak...





Ben seni işte böyle sevdim, 
Ve öyle bekledim ki, 
Her gelmediğin gün de, 
Öyle bir özledim ki, 
Bütün tutuklulara yetecek, 
Özgürlük kadar... 



Ben seni böyle sevdim işte, 
Her yanımda olmadığın anı, 
Üst üste koysam, 
Güneşe ulaşacak kadar, 
Yan yana dizsem, 
Dünyayı bin kez saracak kadar, 
Ve sensizliğe de öyle üzüldüm ki, 
Anacığım ölmüş kadar... 



Ben seni işte öyle sevdim, 
Payıma düşen cenneti herşeyi ile, 
Karşılıksız devredecek kadar, 
Ve tora düşen bir balığın, 
Son soluğu kadar, 
Hatta, daha- daha çok, 
Ölürken de ayrılamadığı, 
Pullarına sinen deniz kokusu kadar... 



Ben seni böyle sevdim işte gülüm, 
Az gelir aş, ekmek hatta su, 
Ve az gelir soluduğum hava, 
İlle bir ölçü sorarsan, 
Şekli bütün sevenlerin yüreği, 
Evren kadar bir hacim, 
Everest kadar yüksek, 
Ağrı kadar da ağır, 
Adı dersen, içimdeki sen kadar, 
Asil ve gerçek... 



Ben seni işte böyle sevdim gülüm, 
İster inan, ister inanma, 
İşte o kadar, işte o kadar...




Selami Birgül

Al Beni...


Sensin...





Halimi sormayın artık..

İyiyim diyorum ya, iyiyim işte..
Yada anlayın işte, anlatacak söz yokki söyleyim..
Nasıl görmek istiyorsanız öyleyim..
Sadece susuyorum, konuştukça ağırlaşan kelimelerim var..
Bakmayın tebessümlerime..
Susmalara hapsettim gözyaşlarımı..
Yalanlarla avunup, içimi kandırma telaşındayım sadece..
Ama artık kendimle olan kavgalarım, yoruyor beni arasıra..
Bende artık ne acımak, nede acıtmak için hiçbirşey söylemiyorum..
Gülüyorum geçiyorum, içimdeki fırtınalar dinsin diye..
Kimsenin bilmediği ve anlamaya çalışmadığı suskunluğumu,
İçimdeki cümlelere vurarak,
Yeni bir ben, yaratma telaşındayım...